Yaşam

Tarihsel Dönüşün Yıldönümü! Adolf Hitler’in Partisi 91 Yıl Önce Bugün Yapılan Seçimlerde İktidara Yükseldi

Tarihte hiçbir önemli olay aniden gerçekleşmez. Hepsinin bir geçmişi ve gelişim süreci var. İnsanlık tarihinin en büyük trajedilerinden biri olan İkinci Dünya Savaşı’nın mimarlarından Adolf Hitler’in Almanya’da iktidara geliş hikayesi de tam olarak böyle bir hikaye.

Bu içeriğimizde sizi Nasyonal Sosyalist Parti’nin Almanya’da ilk kez birinci parti olduğu 1932 yılına götüreceğiz.

İkinci Dünya Savaşı için “Birinci Dünya Savaşı’nın devamı” tabiri kullanılıyor. Bu tanımlamanın nedeni Birinci Dünya Savaşı sonrasında yapılan anlaşmaların İkinci Savaş’a zemin hazırlamasıdır.

Kasım 1918’de İngiltere ve Fransa’nın önderliğindeki İtilaf Devletleri, Birinci Dünya Savaşı’nı kazanarak, mağlup devletler olan Almanya, Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya-Macaristan’a çok ağır şartlar altında anlaşmalar imzalattılar.

Almanya’nın imzaladığı Versailles Antlaşması, Almanya’yı özellikle ekonomik açıdan oldukça zor durumda bırakmıştı.

Bu süreçte 1920’li yıllardan itibaren Alman toplumunda büyük bir nefret ve öfke filizlenmeye başladı.

Adolf Hitler karakterinin gelişim ve tanınma süreci de o yıllara denk geliyor. Alman milliyetçiliğiyle popülaritesini artıran Hitler, 1930’lu yıllarda artık ülkenin önde gelen adaylarından biriydi.

Hitler’in temel manifestosu, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan Versailles Antlaşması’nın geçersizliğine dayanıyordu.

Ülkeyi yönetenlerin Alman ulusunun onurunu ayaklar altına aldığını belirten Hitler, iktidara geldiğinde yeniden güçlü bir ulus inşa etme sözü verdi.

Hitler’in 1930’ların başında yaptığı her konuşma kitleleri büyülemişti.

31 Temmuz 1932’de parti üçüncü kez genel seçimlere katıldı. Seçim sonuçları bir kez daha parlamentoda çoğunluğu elde edebilecek bir partiyi ortaya koymadı. Toplam oyların yüzde 37’sini alan Nasyonal Sosyalist Alman Personel Partisi, parlamentoda çoğunluğu sağlayamasa da en çok sandalyeye sahip parti oldu. Kasım ayında yapılan seçimlerle Hitler bu üstünlüğünü korumayı başardı.

Hitler’in konuşmalarında en çok vurguladığı konulardan biri Alman milletinin kendi içinden hançerlenmesi meselesiydi.

İç düşmanların temizlenmesi gerektiğini belirten Hitler’in hedefi, Alman toplumunda önemli bir nüfusa sahip olan Yahudilerdi.

Hitler, 1930’lu yılların başlarından itibaren ülkedeki Yahudileri hedef almaya ve bu topluluğu Almanya’nın düşmanı olarak göstermeye başladı. Bu telaffuzlar yakında devlet politikası haline gelecekti.

Hitler, 5 Mart 1933’te ülkeyi yeni bir genel seçime götürdü. Seçim kampanyası sırasında sanayi, finans ve sigorta devlerinden önemli mali destek aldı. 5 Mart 1933 seçimlerinde Nasyonal Sosyalist Alman Personel Partisi’nin oyu %44’e çıktı. O artık ülkenin cumhurbaşkanıydı ve kimse onun önünde duramazdı.

Alman Federal Meclisi’nde çıkan yangının ardından bu durumu gerekçe gösteren Hitler, muhalefeti tamamen tasfiye ederek ülkenin tüm kontrolünü kendi kontrolü altına aldı.

Tek Millet-Tek Başkan sloganıyla manevi kırılmalar yaşayan halkta önemli bir karşılık bulan Hitler, intikam duygularıyla dolu çok büyük bir kitleyi arkasına toplamayı başardı.

Artık geriye sadece silahlanıp ülkedeki tüm olumsuz sesleri susturmak kalıyordu.

Seçimlerin hemen ardından Meclis’ten “yetki kanunu” çıkarıldı. Bu yasa, Reichstag’ın tüm yetkilerini dört yıllık bir süre için kabineye devrediyor ve bu süre boyunca çalışmalarını askıya alıyordu.

Hitler bu yasayla Parlamentoyu tamamen etkisiz hale getirmeyi başardı.

Zaten seçimlerden önce 81 komünist milletvekili gözaltına alınmıştı.

Parlamento artık tamamen Nazi Partisi’nin kontrolü altındaydı ve Hitler dışında hiçbir ismin yetkisi kabul edilemiyordu.

Parlamentonun kendisine geniş yetkiler vermesi sonucunda Hitler, 23 Mart 1933’ten sonra Alman İmparatorluğu’nun tek lideri oldu. Günlük işlerde parlamentonun veya Başkan Hindenburg’un baskısından kurtuldu ve onu etkisiz hale getirdi.

1933, Almanya için çok önemli bir yıldı. Bir yasayla Nazi Partisi dışındaki tüm partiler kapatıldı.

Hitler’in yeni hedefi, büyük Alman ideali uğruna kitleleri birleştirmekti.

Bunun için çok büyük mitingler düzenledi.

Konuşmalarında Almanya’nın tüm düşmanlarına meydan okudu ve bu sözleri halk tarafından coşkuyla karşılandı.

2 Ağustos 1934’te Paul von Hindenburg öldü. Bunun üzerine Hitler başkanlık görevini de üstlendi.

Kasım 1932 Seçimleri, Büyük Savaş’ın başlamasının önündeki tüm engelleri ortadan kaldıran ve Almanya’nın tek lideri haline gelen Hitler ve Partisinin kaderi açısından hayati önem taşıyordu.

Bu dönemde diğer siyasi partiler etkili bir muhalefet ortaya koyabilseydi Hitler’in bu kadar güçlü olması mümkün olmazdı.

Onuru kırılan bir halk çareyi faşizme sarılmakta buldu.

Hikayenin devamında dünyayı 2. Dünya Savaşı ve Holokost bekliyordu.

haber-bodrum.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu